Cami İçi İletişim

Cami, İslâm dininin inşa etmeyi hedeflediği Müslüman bireyin ve İslâm toplumunun şekillendiği ve geliştiği çok önemli bir kurumdur. Medine’de İslâm medeniyetinin temellerini atan Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ilk iş olarak bir mescit inşa etmesi ve ilerleyen zamanlarda da başta ibadet ve eğitim olmak üzere birçok sosyal hizmeti cami merkezli olarak yürütmüş olması caminin ne kadar önemli bir kurum olduğunu bize göstermektedir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu sünneti daha sonraki asırlarda da devam etmiş ve Müslümanların kurduğu medeniyetlerde cami her zaman merkezi konumunu muhafaza etmiştir. Özellikle namazların cemaatle kılınıyor olması, camilerde yürütülen vaaz ve irşat faaliyetleri, Müslümanların sosyalleşmesine, birlik ruhunun oluşmasına büyük bir katkı sağlamıştır. İlerleyen zaman ve değişen koşullara bağlı olarak sosyal hizmetler ve eğitim sahasında farklı imkânlar ve kurumlar gelişmiş olsa da cami, Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberlik ruhunu yaşatmadaki önemini korumaya devam etmektedir. Bu konuda caminin yerini doldurabilecek herhangi bir kurum da yoktur.

Camiyi insanların sadece belirli vakitlerde gidip ibadet yaptıkları mekânlar olarak düşünmemek gerekir. Yukarıda ifade edildiği üzere cami insanın fıtri ihtiyaçları arasında sayılan, paylaşma, dayanışma, sosyalleşme, aidiyet duygusunu karşılama vb. birçok ihtiyacı karşılayan bir çatı kurumdur. Camiye giden insan; omuz omuza saf olup beraber namaz kıldığı cemaatle bütünleşmekte ve yalnız olmadığını iliklerine kadar hissetmektedir. Camiye girerken ve çıkarken karşılıklı selamlaşmalar, hal-hatır sormalar, paylaşılan sorunlar insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan doğal imkânlardır. Modern zamanların insanları yalnızlaştırdığı, onca iletişim teknolojisine rağmen sıcak iletişimin giderek zayıfladığı günümüzde caminin bu bütünleştirici iklimine dünden çok daha fazla ihtiyacımız vardır. Dolayısıyla caminin bu özelliklerini yeni- den gündeme taşımamız gerekiyor.

Cami salt anlamda bir ibadet mekânından ibaret değildir. İçeri- deki deruni havayla kuşatılan insan bir yandan iç dünyasına yoğunlaşmakta, diğer taraftan yüce Allah’a yönelmekte ve aynı zamanda etrafındaki cemaatle iletişime girmektedir. Cami içerisinde üç boyutlu bir iletişim sürecinin yaşandığını söylemek mümkündür:

•       İnsanın kendi iç iletişimi

•       Yüce Allah-İnsan iletişimi

•       Bireyler arası iletişim

Caminin atmosferi tefekkür ve muhasebe açısından oldukça verimli bir mekândır. Bu süreçlerde insanın kendi kendine yapacağı iç konuşmalar duygusal ve zihinsel dinginlik açısından önemlidir. Cami ortamı aynı zamanda kişinin gönlünü Allah’a açtığı bir ortamdır. Mü’min kişi, dua ve ibadetle Yüce Allah’a yönelir ve yaptığı dualarla Rabbiyle konuşur adeta. Cami cemaatiyle bütünleşmek ise etkin bir bireyler arası iletişim imkânıdır. Derdimizi tasamızı aynı safta namaz kıldığımız kardeşimizle paylaşarak ihtiyacımız olan maddi-manevi desteği bulabiliriz. En azından paylaşmanın beraberinde getireceği psikolojik rahatlığı elde etmiş oluruz. Dolayısıyla camide bulunmayı ve buradaki birlikteliği sıradan bir mekânda bulunmanın ve birlikteliğin ötesindeki işlevleriyle değerlendirmek gerekir.

Cami içi iletişim, camiden beklenen bireysel ve toplumsal faydanın temel belirleyicisidir. İnsan ilişkilerine dayalı bütün etkinliklerde olduğu gibi camideki ibadetler, eğitsel faaliyetler ve diğer sos yal hizmetlerde iletişim önemlidir. Dolayısıyla buradaki iletişimin caminin kuşatıcılığına uygun olması gerekir. Camiye her yaştan, her kültürden ve her eğitim seviyesinden insan gelebilmektedir. Camide öyle bir atmosfer hâkim olmalıdır ki buraya gelen herkes kendisini değerli bulsun ve hüsnükabul gördüğünü hissedebilsin.

Derinliği ve boyutları oldukça yoğun olan bu iletişim ortamı insanı derinden etkileme potansiyellerini kendi içinde barındırmaktadır. İletişim diliyle konuşacak olursak, ortamın niceliksel ve niteliksel yapısı söz konusu iletişimin kalitesini etkileyen iki temel değişkendir. Kuşkusuz caminin mimari yapısı ve diğer fiziki özellikleri bu konuda önemlidir. Aynı zamanda ortak mekânı paylaştığımız insanların yaklaşımı ve bu insanlarla ilgili algımız da iletişimimizin niteliğinde belirleyicidir. Caminin bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi için camideki din görevlilerine ve cami cemaatine bazı önemli vazifeler düşmektedir. İbadete davet eden ezandan tutun, caminin avlusuna adım attığımız andan itibaren karşılaştığımız her şey bize bir mesaj verir. Kabaca bir tasnif yapacak olursak aldığımız mesaj ya kabullenici ya da dışlayıcı bir mana taşımaktadır. Kuşkusuz din görevlisi bu süreçlerin en belirleyici aktörüdür. Ancak cami cemaatinin de bu konulardaki yaklaşımı önemlidir.

Cami cemaati diye nitelendirdiğimiz kitle, demografik, sosyolojik, kültürel, psikolojik vb. yönlerden oldukça çeşitli bir yapı arz etmektedir. Artık kapalı toplum yapısının homojen bir cemaatinden öte çeşitli beklentilere sahip bir kitleyle muhatap olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Özellikle modern yaşama bağlı olarak oluşan kent yaşamında bu çeşitlilik daha da artmıştır. Dine dair ilgisi ve algısı oldukça farklı olan bu “cemaati” kuşatabilecek bir dile ve yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Din hizmetlerinin asıl yönlendiricisi ve belirleyicisi pozisyonundaki din görevlisinin iletişim becerisi bu hususta önemli bir et kendir. Din görevlisi kuşatıcı bir tutum sergileyerek hedef kitlesine anlayışla yaklaşan bir atmosfer oluşturduğunda, cami cemaati de severek ve isteyerek camiye gelecektir. Bu ortamı sağlamak için din görevlisinin atması gereken bazı adımlar vardır.

Her şeyden önce muhatabımızı bir insan olması dolayısıyla başlı başına bir değer olarak görmemiz, insan olduğu için ona saygı duymamız, önemli ve değerli olduğunu, onu olduğu gibi kabul ettiğimizi kendisine hissettirmemiz gerekir. İslâm dininin temelde insanı “eşref-i mahlûkat” olarak gören yaklaşımı din görevlisinin ve cami cemaatinin temel ilkesi olmalıdır.

İkinci husus, etkin dinlemedir. Muhatabımızın sözünü kesmeden, anlattıklarını zihnimizde çözümlemeye çalışarak ve söylediklerini geri bildirimlerle yanıtlamalıyız. Etkin dinleme sayesinde muhataplarımız zihinlerini kurcalayan sorularını daha rahat bir şekilde dile getireceklerdir. Böylece bizim onları daha doğru bir şekilde tanımamız mümkün olabileceği gibi cemaatimizin de cami ortamında kendilerini rahat hissetmeleri sağlanmış olacaktır. Sağlıklı bir iletişim için gerekli olan bu koşulları sağlamanın temelinde çok açılı düşünme biçimi yatar. Kendini anlatma çabasından önce başkalarını anlama çabası, kendi benmerkezciliğimizi aşabilme gayreti ön planda gelmelidir. Bunun diğer adı empatik anlayıştır. Muhatabını anlama gayretinde olan bir yaklaşım…

Özetle cami herkese açık kapısıyla, kendi kendine yetemeyen insanın en temel ihtiyacı olan paylaşımlarının etkin bir şekilde karşılanabileceği bir mekândır. Zira camide insan kendisiyle, Rabbiyle ve insanlarla iletişim kurma imkânına sahip olur ve böylece yalnız olmadığını, önemsendiğini, gözetildiğini hisseder. Bu ortamın oluşmasında din görevlisinin ve cami cemaatinin yaklaşımı oldukça önemlidir.

Cami ve Hayat, Malatya İlahiyat Vakfı Yayınları, 2020, s. 117-120.

24.03.2023 23:01